Werbung ausblenden
     İçerik Bölüm 2 2.2 Almanca'da telaffuz her zaman aynı değildir

Önceki
Bölüm 2: Almanca nasıl telaffuz edilir?

  2.2 Almanca'da telaffuz her zaman aynı değildir

Bir şeyin nasıl seslendirildiği, nasıl koktuğu yada tadının nasıl olduğu kişinin o an içinde bulunduğu duruma da bağlıdır. Bazen elinde bir elma varmış gibi hissedersin ama bazen hissetmezsin. Ve bu elmaların hepsinin tadı farklıdır.Almanca da konuşan kişiye bağlı olarak farklı telaffuz edilir.Bir çocuk, bir adam, yada bir kadın ...Yada metnin türüne de bağlıdır.Gelin birkaç örnekle bunları açıklayalım.


   Çocuk dilinde Almanca
Bir çocuk ...  
  Almanca: ene dene dippe dene dippe dene dalia ebbe bebe bembio bio bio puff  
  Türkçe: ene dene dippe dene dippe dene dalia ebbe bebe bembio bio bio puff  

Tamam, bu Almanca değil kabul ediyoruz.Daha çok evrensel bir dil gibi. Bir İngiliz çocuğun telaffuz ettiği şeyi, büyük ihtimalle Alman yada başka milletten bir çocuk da aynı şekilde telaffuz ediyordur.

Ama şimdi gerçek bir Almanca örneği :

  Mutluluk şarkısı ( Friedrich Schiller*)
a) bir kız tarafından söylenmiş b) bir adam tarafından söylenmiş c) bir kadın tarafından okunmuş
 

Buradaki metin, meşhur şarkı (Freude schöner Götterfunken) ''Sevinç, güzelim kıvılcımı Tanrıların'' ın başlangıcına aittir.Bu şarkı Beethoven'in 9 nolu Senfonisiyle uyarlanmış ve 1986'da Avrupa Marşı olarak kabul edilmiştir.

Freude schöner Götterfunken
Tochter aus Elysium
wir betreten feuertrunken himmlische dein Heiligtum
deine Zauber binden wieder
was die Mode streng geteilt
alle Menschen werden Brüder
wo dein sanfter Flügel weilt
Sevinç, güzelim kıvılcımı Tanrıların
Cennetin kızı
Yanıp tutuşarak coşkunluktan giriyoruz göklerdeki tapınağına senin
Büyülerin birleştiriyor yeniden
Zamanın kıyasıya ayırdıklarını
Temiz kanatlarının süzüldüğü her yerde
Kardeş oluverir insanlar

* Friedrich Schiller (1759 - 1805), Goethe'yle birlikte en büyük Alman şairlerden bir tanesi.

Ana dili Almanca olan en büyük şairlerden bir tanesi de Rainer Maria Rilke'dir.

Herbsttag

Herr: es ist Zeit. Der Sommer war sehr groß.
Leg deinen Schatten auf die Sonnenuhren,
und auf den Fluren laß die Winde los.


Befiel den letzten Früchten voll zu sein;
gib ihnen noch zwei südlichere Tage,
dränge sie zur Vollendung hin und jage
die letzte Süße in den schweren Wein.

Wer jetzt kein Haus hat, baut sich keines mehr.
Wer jetzt allein ist, wird es lange bleiben,
wird wachen, lesen, lange Briefe schreiben
und wird in den Alleen hin und her

unruhig wandern, wenn die Blätter treiben.

 

Sonbahar Günü

Tanrım: Vakit tamam.Yaz çok muhteşemdi.
Yay gölgeni güneşli saatler üzerine,
Ve tarlalara sal rüzgarları şimdi.

Son meyvalara dolgunlaşmayı buyur;
Bağışlayıp güneyden iki gün daha,
Yönelt kendilerini olgunlaşmaya
Sert şaraptaki son tadın izini sür.

Hâlâ ev kurmayan kurmaz bundan gayrı.
Yapayalnızdır hep, yalnız kalan bir kere,
Kalkar, okur, mektup yazar uzun süre
Yollarda huzursuz aşağı yukarı
Dolaşır, yapraklar dökülürken yere.

Bu bizim son örneğimiz ve umarım Almanca'nın da bazen güzel bir dil olduğunu bir nebze de olsa gösterebilmişizdir. Bu şiirle tanıtım bölümünü kapatmak istiyoruz. Rilke (1825-1926) 'nin bütün şiirlerinde olduğu gibi bu şiiri de, bir tarafta küçücük felsefi fikirlerle, diğer tarafta ise önemsiz küçücük şeylerle doludur. Fakat esas anlatılmak istenen, prensip olarak hepimizin bildiği ve asla bitmeyecek olan özel bir arayıştır.


Herr: es ist Zeit. Der Sommer war sehr groß.
Leg deinen Schatten auf die Sonnenuhren,
und auf den Fluren laß die Winde los.



Bu arayışı sakın bırakmayın! Eğer araştırmayı bırakırsak yaşamayı da bırakırız ve umarım mutlu insanlar bu kelimedeki güzelliği fark etmişlerdir.

Önceki